ALLAH’IN BENZERSİZ YARATMASI
O’nun (Allah’ın) dışında, hiçbir şeyi yaratmayan,
üstelik kendileri yaratılmış olan, kendi nefislerine bile ne zarar, ne
yarar sağlayamayan, öldürmeye, yaşatmaya ve yeniden diriltip-yaymaya
güçleri yetmeyen birtakım ilahlar edindiler. (Furkan Suresi, 3)
Yeryüzünde yüzlerce cins örümcek yaşar. Bu küçük
hayvanlar kimi zaman yuvasının statik hesaplarını yapabilen bir inşaat
mühendisi, kimi zaman üstün tasarımlar yapan bir iç mimar, kimi zaman
olağanüstü güçlü ve esnek ipler, öldürücü zehirler, eritici asitler
üreten bir kimyager, kimi zaman da son derece kurnaz taktiklerle avlanan
bir avcı olarak karşımıza çıkabilirler.
Sahip oldukları sayısız üstün özelliklere rağmen, günlük hayatta
kimse örümceklerin ne kadar özel yaratılmış varlıklar olduğunu düşünmez
bile. Bu umursamaz yapıya göre etraftaki herşey gibi örümceklerin
varlığının da şaşılacak bir tarafı yoktur. Oysa bu, son derece hatalı
bir düşüncedir. Çünkü doğadaki tüm canlılar gibi örümceklerin
davranışlarını örneğin avlanma yöntemlerini, üreme şekillerini, savunma
taktiklerini incelediğimizde, bu konuda detaylı bilgiler edindikçe
hayret uyandıran örneklerle karşılaşırız.Doğadaki canlıların tümü yaşamlarını sürdürebilmek için akıl gerektiren davranışlarda bulunurlar. Yetenek, beceri, üstün manevra kabiliyeti gibi tanımlamalarla adlandırılabilecek olan bu davranışların ortak özelliği ise her birinin mutlak surette akıl gerektiren davranışlar olmalarıdır. Bir insanın ancak öğrenme, beceri ve tecrübe gibi özelliklerle kazanacağı yetenekler, bu canlılarda ilk doğdukları andan itibaren vardır. Sitenin ilerleyen bölümlerinde detaylı olarak örneklendirilecek olan bu yeteneklerin nasıl ortaya çıktığı, canlıların bunları nasıl öğrendikleri gibi sorular ise cevaplanması gereken sorulardandır. Son derece akılcı planlar dahilinde hareket eden, hesaplama yaparak avlanan, gerektiğinde bir kimya mühendisi gibi davranarak hangi durumlarda ne gibi bir madde üretmesi gerektiğini bilen bu canlılar, kendilerini inceleyen bilim adamlarını gerçek anlamda bir şaşkınlığa düşürmektedirler. Öyle ki evrimci bilim adamları dahi canlılardaki akıl gerektiren özellikler karşısında itiraflarda bulunmaktadırlar.
Evrimci bir bilim adamı olmasına rağmen Richard Dawkins, Climbing Mount Improbable adlı kitabında örümceklerin davranışlarını “… şaşırtıcı ve aynı zamanda bir zeka gerektiren örümcek ağlarına bakma fırsatımız olacak. Öyle ki bilinçsiz olmalarına rağmen yaptıkları işte ve onu nasıl yaptıklarında bir zeka kullanımı vardır” sözleriyle tanımlamaktadır. Aslında Dawkins bu sözleri sonucunda evrim teorisinin hiçbir mekanizması ile açıklama getirilemeyen “hayvanlardaki bilinç ve akılcı davranışların nasıl ortaya çıktığı, bunun kaynağının ne olduğu” gibi sorularla karşı karşıya kalmaktadır. Gerçekte “Canlılar bu zekayı nasıl ediniyorlar ve bunu nerelerde kullanacaklarını nasıl öğreniyorlar? Nasıl olup da avlanma taktikleri uyguluyorlar?” gibi sorular evrim teorisi savunucularının açık ve kesin cevaplar veremedikleri sorulardır.
Bu noktada evrimcilerin canlılardaki bilinçli ve akılcı davranışlara ne gibi iddialarla cevap vermeye çalıştıklarının incelenmesi yerinde olacaktır. Bunu evrimcilerin iddialarında kullandıkları önemli bir terimin gerçekte ne anlama geldiğini açıklayarak yapalım.
“Canlıların bilinçli davranışlarının nasıl ortaya çıktığı” sorusuna cevap arayan evrimciler “içgüdü” kavramını kullanarak konuya açıklık getirmeye çalışırlar. Ancak bu konuda kesin olarak başarısızdırlar. İçgüdünün kavramı biraz derinlemesine düşünüldüğünde bu gerçek açıkça görülmektedir.
Evrimciler hayvanların fedakarlık, plan kurma, taktik
yürütme ya da yetenekleri doğrultusunda işler yapma gibi akıl ve bilinç
gerektiren davranışları içgüdüleri sayesinde yaptıklarını söylerler.
Elbette ki evrimcilerin bunu söylemeleri yeterli değildir. Bu iddiayla
birlikte, bu davranışların ilk olarak ortaya nasıl çıktığı, nesilden
nesile nasıl aktarıldığı, içgüdü kavramının canlılara akıl ve bilinç
kazandırmayı nasıl başardığı gibi soruların cevaplarını da vermeleri
gerekmektedir. Ancak bu gibi sorulara evrimcilerin verebilecekleri kesin
bir cevapları yoktur. Buna hemen bir evrimcinin kendi itirafını örnek
olarak verebiliriz. Gordon Rattray Taylor evrimci bir genetik uzmanıdır.
İçgüdülerle ilgili olarak şöyle söylemektedir:
İçgüdüsel bir davranış ilk olarak nasıl ortaya çıkıyor
ve bir türde kalıtımsal olarak nasıl yerleşiyor diye sorsak, bu soruya
hiçbir cevap alamayız. Gordon Rattray Taylor, The Great Evolution Mystery, Harper and Row Publishers, 1983, s.273
Bazı evrimciler ise içgüdü açıklamasının yanısıra bütün
davranışların canlıların genlerinde programlanmış olduğunu söylerler.
Ancak bu durumda bu programı yapanın ve canlılara bunu yükleyenin kim
olduğu sorusuna cevap vermeleri gerekmektedir. Ancak evrimciler bu
soruya da bir cevap verememektedirler.
Teorinin kurucusu olmasına rağmen Charles Darwin bu
konudaki çıkmazlarını; “İçgüdülerin birçoğu öylesine şaşırtıcıdır ki,
onların gelişimi okura belki teorimi tümüyle yıkmaya yeter güçte
görünecektir.” (Charles Darwin, Türlerin Kökeni, Onur Yayınları, Beşinci Baskı, Ankara 1996, s.273) sözleriyle ifade etmiştir.
Buraya kadar anlatılanlarda açıkça görüldüğü gibi içgüdü
gibi bir kavramla canlıların bilinçli davranışlarına açıklama getirmek
hiçbir şekilde mümkün değildir. Elbette ki canlıları programlayan,
onlara neler yapacaklarını öğreten bir güç vardır. Ancak bu ne tabiat
ana olarak adlandırılan doğanın taşı toprağıdır, ne de yavrusunu canı
pahasına koruyan, kendi sürüsünden başka bir canlıyı kurtarmak için geri
dönen, düşmanını kandırmak için taktikler uygulayan canlıların
kendileridir.
Bu özelliklerin tümünü onlara veren, onları akıllı
davranacakları, bilinçli hareket edecekleri şekilde yaratan güç Allah’a
aittir. Allah tüm doğadaki canlılarda sayısız örneğini gördüğümüz aklın
tek sahibidir. Canlılara neler yapmaları gerektiğini ilham eden
Allah’tır.
Hiçbir canlının davranışlarını tesadüflerle, başka
herhangi bir mekanizma ile ya da ilginç kavramlarla açıklamak mümkün
değildir. Böyle bir iddiada bulunmak sadece bir aldatmaca olmaktan öteye
gidemeyecektir. Allah bunu bir ayetinde şöyle bildirmektedir.
De ki: “Siz, Allah’ın dışında taptığınız ortaklarınızı
gördünüz mü? Bana haber verin; yerden neyi yaratmışlardır? Ya da onların
göklerde bir ortaklığı mı var? Yoksa biz onlara bir kitap vermişiz de
onlar bundan (dolayı) apaçık bir belge üzerinde midirler? Hayır,
zulmedenler, birbirlerine aldatmadan başkasını vadetmiyorlar. (Fatır
Suresi, 40)
Bu sitede ele alınan canlı yani örümcek de hem
davranışları ile hem de sahip olduğu kusursuz mekanizmalarla evrim
teorisini tek başına yalanlayan, daha açık bir ifadeyle “evrim teorisini
çökerten” canlılardan biridir. İlerleyen bölümlerde örümceğin
yaratılışındaki detaylarda Allah’ın sayısız mucizesi görülecek, aynı
zamanda sırtını tesadüflere dayamış olan evrimci zihniyetin içine
düştüğü aciz ve gülünç durum da bir kez daha gözler önüne serilecektir.
Biz, gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları bir ‘oyun ve oyalanma konusu’ olsun diye yaratmadık. Biz onları yalnızca hak ile yarattık. Ancak onların çoğu bilmezler. (Duhan Suresi, 38-39)
Biz, gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları bir ‘oyun ve oyalanma konusu’ olsun diye yaratmadık. Biz onları yalnızca hak ile yarattık. Ancak onların çoğu bilmezler. (Duhan Suresi, 38-39)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder