Kimi örümcek türleri güçlü zehirleri ve özel kıskaçlarıyla kurbağa, tavşan ve hatta küçük kuşları bile yakalayabilirler.
MÜKEMMEL YARATILIŞ ÖRNEĞİ|
|
Örümceklerin mekanik tuzaklar kuran, suyun dibine
yuvalar yapabilen, ağdan yaptığı kementlerle avlanan, kimyasal zehirler
püskürtebilen, kendi boyunun yüzlerce misli yükseklikten bir ipe tutunup
atlayan, vücudunda çelikten sağlam ipler üreten, avlanmak için kamuflaj
yapabilen birer ölüm makinesi, aynı zamanda mimarlık ve mühendislik
harikası ağlar kuran birer “mühendis” olduklarını biliyoruz.
Örümceklerin sahip oldukları bu gibi yeteneklerin yanısıra vücut
yapıları incelendiğinde de birçok farklı mucizeyle karşılaşılır.
|
Örümcekler ağlarındaki titreşimlere karşı çok hassastırlar. Dişi kara dul örümceği ağdaki titreşimlerin kaynağının ağa takılan bir av mı yoksak çiftleşmeye gelen bir erkek mi olduğunu hemen anlar. |
Bütün örümceklerin vücudunda, bir dokuma fabrikası gibi
çalışan taraklar, kimyevi maddeler üreten laboratuvarlar, çok güçlü
sindirim salgıları üreten organlar, en hassas titreşimleri hisseden
algılayıcılar, zehir enjeksiyonu yapabilen güçlü kıskaçlar ve bunlar
gibi yaratılışa delil teşkil eden birçok özellik vardır. Bütün bu
özellikleriyle düşünüldüğünde, örümcek tek başına evrim teorisine meydan
okuyan, tesadüf gibi komik bir varsayımı bir kez daha çürüten önemli
bir delildir.
Örümceğin yapısında bulunan organları ve özelliklerini daha yakından inceleyelim:
Gövde:
Örümceğin vücudu başlı-göğüs (sefalotoraks) ve karın
olarak, genel anlamda iki bölüme ayrılmıştır. Başlı göğüste sekiz göz;
sekiz bacak, iki zehir çengeli ve iki duyu ayağı vardır. Yumuşak ve
esnek olan karnın alt bölümünde iplik delikleriyle solunum sisteminin
delikleri bulunur. Sefalotoraks ve karın, pedonkül adı verilen çok ince
bir boruyla birleşir. Başka hiçbir canlının beli örümceğinki kadar ince
değildir. Bununla birlikte 1 mm.’den daha dar olan bu borunun içinden
sindirim borusu, kan damarları, soluk boruları ve sinir sistemi geçer.
Daha genel bir ifadeyle örümceğin vücudunu oluşturan iki bölüm arasında
özel bir hat sistemi kuruludur. Bu hatlar sayesinde örümceğin
vücudundaki muhteşem yapının mekanizmaları (zehir üreten bezler, iplik
üreten bezler, vücudu kaplayan sinir sistemi, sindirim-dolaşım
sistemleri) ve beyin arasında bağlantı kurulur.
Fonksİyonlu Bacaklar:|
Örümceğin hassas kıllarla kaplı bacağının büyütülmüş fotoğrafı. |
Örümceğin en zor şartlar altında bile yürüyebilmesini ve
tutunabilmesini sağlayan dört çift bacağı vardır. Her bacak yedi
parçadan meydana gelmiştir. Her bacağın sonunda “skopula” denilen kıllar bulunur. Bu kıllar sayesinde hayvan duvarlarda veya tamamen ters düzlemlerde bile kolaylıkla yürüyebilir.
Örümceklerin bacaklarındaki özel yapı sadece düz olmayan
zeminlerde yürümelerini sağlamakla kalmaz. Bundan başka gözleri iyi
görmemesine rağmen örümceklerin geceleri rahat hareket edebilmeleri de
bacaklarındaki yapı sayesinde gerçekleşmektedir. Bazı örümcek türleri
sadece ışığı algılayabilecek kadar, yani bir insanın görme kabiliyetinin
yüzde onu kadar görebilirler. Buna karşın örümcekler ağlarını gece
karanlığında örerler ve bu sırada ağın üzerinde kolaylıkla hareket
ederler.
Örümcekler ördükleri ağların yapışkan bölümlerine
basmadan sadece kuru taraflarında hareket ederler. Ender olarak
bastıkları yapışkan ağlara yapışmaktan kurtulmalarını ise, salgılamış
oldukları bir sıvıyla ayaklarını kaplamalarına borçludurlar.
Örümceğin arka iki bacağının görevlerinden başka biri de
salgılanan ipliği eğirmektir. Bu bacaklarda ipliği eğirmeye yarayan
özel taraklar bulunur. Tarakların ucuna eğirme sahası denir; her eğirme
sahasının üzeri yüzlerce eğirme tüpüyle örtülüdür. Bu tüpler vasıtasıyla
karındaki ipek bezlerinde salgılanan sıvı ipek, vücudun dışına
çıkarılır ve iplikçikler şeklinde eğirilir.
ÜSTÜN ALGILAMA YETENEĞİ:Ağın, titreşimleri iletme özelliğini en iyi kullanan örümceklerden biri de huni ağlı örümcek olarak da bilinen maymun örümceğidir. |
Sıçrayan örümcekler dışında, örümceklerin bir çoğunun
görme duyuları oldukça zayıftır, ancak çok kısa mesafeleri
algılayabilirler. Bir avcı için büyük bir zaaf sayılabilecek bu durum,
örümcekte var olan çok hassas bir erken uyarı sistemi ile ortadan
kaldırılmıştır.
Bu uyarı sisteminin temeli, dokunma duyusuna dayanır.
Vücut, titreşimlere karşı çok hassas tüylerle kaplıdır. Bu tüylerin her
biri bir sinir ucuna bağlanır. Dokunma hatta ses ve koku yüzünden
meydana gelen titreşimlerle bu kıllar uyarılır. Tüyler titreşimleri
sinir uçlarına aktarır. Sinirler de aldıkları uyarıları çok hızlı bir
şekilde beyne iletir. Bu sayede örümcekler en küçük titreşimlerin bile
varlığından haberdar olurlar.
Örümcekler hareketsiz avları algılayamazlar, ama canlı
böceklerin neden oldukları titreşimleri çözerek, böceklerin ağın
neresinde olduklarını saptayabilirler. Eğer örümcek böceğin bulunduğu
yerden tam olarak emin değilse, böceğin konumunu daha doğru
algılayabilmek için ağına ayakları ile vurarak ağı sallar. Bu şeklide
gelen titreşimlerden avın yerini tespit etmiş olur.
Örümceğin bacakları, algılayıcı kılların en yoğun olduğu
organlardır. Bu algılayıcı kılların içleri boş, yapıları ise serttir.
Kaynağı bir metre uzaklıkta olan düşük şiddette bir sesin titreşimleri
bile hayvan tarafından algılanabilir. Dahası bacak kıllarında ısıya
hassas başka bir algılayıcı sistem daha vardır. Ayrıca vücut
derilerinde, içlerinde son derece hassas sinir uçları bulunan yarıklar
bulunur. Bütün bu özellikler sayesinde örümcekler yakın çevrelerinde,
geniş bir alanda meydana gelen her hareketi, adeta kendi derilerinin
üzerinde gerçekleşiyormuş veya yaklaşan cisme dokunabiliyormuş gibi
rahat hissederler.
|
Bu tarantula gündüzleri uyku tulumu biçiminde ördüğü
ağın içinde yaşar. Gece olduğunda ise kendine kamuflaj imkanı sağlayan
ağın içinden çıkarak avlanır.
|
Tarantulanın vücudu erken uyarı sistemi gibi çalışan
kıllarla kaplıdır. Bu kılların algılama kapasitesi o kadar yüksektir ki,
seslerin havada yol açtığı titreşimleri bile algılayabilir.
|
Örümceğin bir bacağı koptuğunda, bir süre sonra, yerine
yenisi çıkar. Yeniden ortaya çıkan bacak, eskisine oranla daha kısa
olur. Örümcek yere bile değmeyen bu bacağı yürürken kullanmaz. Hatta
örümcek, toplam ayak mevcudunun yarısından yoksun olduğunda bile -yani
dört ayakla- çok rahat yürüyebilir. Boyu kısa da olsa tekrar bir bacağın
çıkmasının tek sebebi, bacağın üzerinde bulunan algılayıcı kıllara
örümceğin duyduğu ihtiyaçtır.
|
Tarantulalar erişkin hale gelinceye kadar senede bir kere kabuk değiştirirler. Gelişen bedenlerine dar gelen kabuklarından kurtulmaları gerekmektedir. Dar bir eldiveni elden çıkarmaya benzeyen bu olay hayvanın birkaç saatini alır. Kabuk değişimi tamamlandığında tarantula bütün sistemleriyle birlikte yenilenmiş, eskisiyle aynı özelliklere sahip yepyeni bir kabuğa sahip olur. |
Örümceklerin ağlarındaki titreşimleri algılama
yetenekleri o kadar hassastır ki ağdaki titreşimlerin kaynağının, ağa
takılan bir av mı yoksa çiftleşmeye gelen bir erkek örümcek mi olduğunu
kolaylıkla ayırt edebilirler.
örümceğin kıskaçları |
Son birkaç yıla kadar, esnek yapıya sahip oldukları için
ağların, titreşimleri iletmedikleri sanılmaktaydı. Fakat son olarak
geliştirilen “Lazer Doppler Titreşim Ölçer” adı verilen aletler
kullanılarak yapılan araştırmalar genel kanının aksine bir sonuç
çıkarmıştır. Ağların esnek yapılarına rağmen titreşimleri ilettiği, aynı
zamanda titreşim şiddetini artırdığı anlaşılmıştır. Fakat bunun
nedeninin bilimsel açıklaması yapılamamıştır.
Küçük bir ses dalgasından, ağ üzerindeki titreşimlere
kadar her türlü uyarı örümcek tarafından çok net algılanır. Özellikle ağ
üzerindeyken işe yarayan bu erken uyarı sistemi, örümcek açısından
olabilecek en uygun özelliklere sahip olan mekanizmadır. Vücut üzerinde
bulunan binlerce kılın her birinin sinir ucunun beyne bağlı olduğu ve
gelen uyarı sinyallerinin örümcek tarafından çok hızlı değerlendirildiği
düşünülecek olursa sözü edilen sistemin kompleksliği daha iyi
anlaşılır.
ZEHİR ENJEKTÖRLÜ KISKAÇLAR:
Örümceklerin gözlerinin önünde iki güçlü kıskaç vardır.
Bu kıskaçlar örümceğin hem savunma hem de avlanma silahlarıdır. Her
kıskacın gerisinde öldürücü zehirini, zehir çengelinin içine akıtan bir
zehir bezi vardır. Örümcek, avını hareketsiz bırakmak istediği zaman
kıskaçlarını avına batırır. Ardından kıskacın içindeki deliklerden
kurbanının vücudunun içine zehir pompalar.
Örümceklerin bu korkunç ölüm araçları yuva hazırlamak ve
küçük boyuttaki maddeleri taşımak için de kullanılır. Kıskaçların
yanında duyarga yerine geçen çok hassas iki uzantı vardır ve bunlara
duyu ayağı denir. Örümcek, ağına yakalanan kurbanını incelerken, bu
duyargaları kullanır.
Görüldüğü gibi örümceklerde son derece özel bir dizayna
sahip olan bir algılama sistemi vardır. Bu sistemin evrim teorisinin
zaman içinde oluşum iddiasını tam anlamıyla geçersiz kıldığı çok açık
bir şekilde görülmektedir. Bunun yanında örümceğin vücudunda öldürücü
bir zehirin üretildiği sistemlerin bulunması da tesadüflerle açıklanması
imkansız olan bir özelliktir.
Zehirin kimyasal yapısı böcekleri öldürebilecek
özelliktedir. Buna karşın örümceğe zarar vermemesi için zehir özel
olarak yalıtılmış bir alanda saklanmaktadır. Örümceğin kıskaçları da
aynı şekilde son derece işlevseldir. Zehir pompalayan mekanizmaların,
dokuları parçalayan kıskaçlar içine yerleştirilmiş olmaları, zehirin
kurbanın içine akıtılabilmesini sağlar. Bu sayede kıskaçlar yalnızca
fiziksel değil aynı zamanda da kimyasal bir silah gibi çalışırlar.
Tekrar görülmektedir ki örümceğin vücudunun her parçasında tesadüflerle,
mutasyonlarla ya da başka bir hayali evrim mekanizması ile izah
edilemeyecek, çok özel bir tasarım vardır.
Örümcek sahip olduğu tüm özellikleri ile birlikte Allah
tarafından yaratılmıştır. Sahip olduğu tüm özellikler de bize Allah’ın
sanatını tanıtan delillerdir.
AVI FELÇ ETME VE SİNDİRİM
Örümcek, ağına yakalanan hayvanları, ağa iyice
yapıştırdıktan sonra ürettiği başka bir iplikle tamamen sarmalar. Daha
sonra kıskaçlarıyla avını yakalar ve içine zehirini pompalayıp öldürür.
Örümcek sadece sıvıları sindirebilir. Milimetrenin onda
birinden daha büyük parçacıklar ağzının etrafındaki tüyler tarafından
filtre edilir. Yani, örümceğin bir böceği sindirebilmesi için öncelikle
bu canlının dokularını sıvı hale getirmesi gereklidir. Bunun için
örümcek böceğin dokularını sindirim enzimleriyle yıkarak parçalar.
Dokular yeterince akıcı hale gelince, çok güçlü olan emme sistemi
sayesinde bu sıvıyı emer. Örneğin Misumenoides formosiges adlı örümcek
bir arıyı öldürdükten sonra, biri kafa veya boyunda öteki arının
midesinin alt tarafında olmak üzere iki delik açar. Sonra arının
vücudundaki sıvıları bu deliklerden emer.
|
|
Örümcekler uzun açlık dönemlerine karşı son derece dayanıklıdırlar. Örneğin kurt örümceğinin 305 güne yaklaşan bir ömrü vardır. Bunun 208 gününü hiçbir şey yemeden geçirebilir. Bu uzun açlık dönemine, metabolizmasını 1/40′a kadar düşürerek dayanır. Bu dönemin ardından avlanan örümceğin vücut ağırlığı iki katına çıkabilir. Bu, gövdelerinin aşırı genişlemeye müsait bir yapıda yaratılmış olması sayesinde gerçekleşir. |
Örümcek, avından emdiği dokuları vücudundaki sindirim
sıvısıyla karıştırır. Avın vücudunda oluşan vakum gücü, örümceğin emme
gücünü aştığında, örümcek midesinin etrafındaki emme kaslarını serbest
bırakır. Bunun sonucunda örümceğin vücudundaki sindirim sıvısının bir
bölümü arının vücuduna girer. Arının vücudunun değişik bölgelerine
ulaşan sindirim sıvısı, buradaki dokuları da eritir. Örümcek bu sefer
mide tarafındaki öteki deliği emer. Bu döngü arının içi tamamen
boşaltılıncaya kadar sürer. Arının vücudu örümcek için sadece bir besin
kaynağı olmanın ötesinde; örümceğin sindirim sisteminin bir parçası,
geçici bir uzantısı olur. Sonunda arı boş bir yumurta kabuğuna benzer,
geriye bir kabuktan başka hiçbir şey kalmaz.
Örümceklerin avları yalnızca böcekler değildir. Kimi
zaman bazı kurbağa, fare, balık, yılan ya da küçük kuşlar da
örümceklerin kurbanı olabilirler. Hatta kuş örümcekleri olarak bilinen
örümcekler tavşan ve tavukları bile yakalayarak sindirecek güçtedirler.
SUDA YÜRÜYEN ÖRÜMCEK
Su örümcekleri su üzerinde yürüyebilmelerini sağlayan
çok özel bir yapıya sahiptirler. Bu örümceklerin ayaklarının ucunda
bulunan hidrofob balmumuyla kaplı kıllardan oluşan kadifemsi sık bir
örgü vardır. Bu sayede örümcek suyun üzerinde batmadan yürüyebilir.
(National Geographic, Eylül 1996 , Vol. 190, No.3, s. 100) Hatta
örümceğin su yüzeyinde kalabilme kapasitesi o kadar yüksektir ki, mevcut
hallerinden 25 kat daha ağır olsalardı bile örümcekler su üzerinde
rahatlıkla yürüyebilirlerdi.
|
Su örümcekleri ayaklarındaki özel su geçirmez yapı sayesinde su üzerini bir ağ gibi kullanarak avlanırlar. Her canlı Allah tarafından ihtiyacı olan özelliklerle birlikte yaratılmıştır. |
Su örümcekleri suyun üzerinde yürürlerken arka
ayaklarını bir dümen gibi kullanırlar. Orta ayaklar hareketi sağlarken
daha kısa olan ön ayaklar avları yakalama vazifesi görür. Su örümceği o
kadar hızlı hareket eder ki suyun üzerinde aniden bir metrelik bir
atlayış gerçekleştirebilir. Bu haliyle suyun üzerinde bir sürat motoru
kadar hızlı hareket eder.
Su örümcekleri avlanırken su yüzeyini bir ağ gibi
kullanırlar. Yanlış bir manevra yüzünden suya düşen yusufçuk, sinek veya
kelebekler bu örümcek türü için mükemmel bir av olur. Bu böceklerin
kanatları suya değince, sinek kağıdına takılmış gibi suyun yüzeyine
yapışıp kalırlar. Su yüzeyinde yaratacakları en ufak bir titreşim
örümcek tarafından algılanır. Dahası, örümcek titreşimlerden sadece
avının yerini değil aynı zamanda büyüklüğünü de tam olarak tespit eder.
Hemen oraya giderek su yüzeyine yapışan avını sokarak zehirler ve
öldürür.
Acaba bir örümceğin ayak kılları üzerindeki suya batmayı
önleyen kaplamayı kim yapmıştır? Dünyaya gelen her su örümceğinin
ayaklarında bu kaplama (National Geographic, Eylül 1996 , Vol. 190,
No.3, s. 107 ) olduğu düşünülürse soru daha da genişletilebilir.
Örümcekler suyun kaldırma kuvvetini, hidrofob maddelerin moleküler
özelliklerini, su molekülleri ile aralarındaki etkileşimi nereden
bilmektedirler? Bu sistemi kendileri tasarlayamayacaklarına göre bunu
kim yapmıştır? Suyun yüzey gerilimine göre tasarlanmış olan bu kusursuz
yapı kendi kendine, tesadüfen de ortaya çıkamayacağına göre, bu olay
nasıl meydana gelmiştir? Örümcekler bu yapıyı ve suya batmalarını
önleyen kimyasal maddenin formülünü kendilerinden sonraki örümceklere
nasıl aktarmışlardır?
Bu soruların cevapları bizi mükemmel bir yaratılışın
varlığına götürecektir. Örümcekler Allah tarafından kusursuz bir şekilde
yaratılmışlardır. Allah her türe, ihtiyacı olan özellikleri verdiği
gibi, bu örümceklere de ihtiyaçları olan su üzerinde yürüyebilecekleri
sistemleri vermiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder